İzmir’de ikinci durağımız ise Kemeraltı! Bilmeyenler için Kemeraltı İzmir’in tarihi çarşısı. Çok geniş bir alana yayılmış giysi-kumaş dükkanları, aktarlar, sebze ve balık haliyle tam bir şenlik yeri. Tabii bu şenliğin içinde irili ufaklı restoran ve büfeler var. Aklımızda İzmir’e özgü bir şeyler yemek olduğu için tercihimizi İzmir usulü kokoreç ve kelle söğüşten yana yaptık.
Bunun için Kızlarağası Hanı’nın bahçesinde, daha önce de çok kez gidip memnun kaldığım Bayciğit’e oturup siparişlerimizi verdik. Öncelikle bu yiyecekleri “İzmir’e özgü yapan” nedir? İzmir usulü kokoreçte sebze asla ve kât’a olmaz, olamaz! Ayrıca kokoreç kıyma haline getirilmez, irice doğranıp biraz pul biber ve kimyonla lezzetlendirilir; başka hiçbir şeyin –domates ve biber gibi- kokoreçin nefis lezzetinin önüne geçmesine izin verilmez. Kelle söğüşe gelecek olursak İzmir dışında sanırım Bursa’da da bilinen bir yiyecek; kuzu kelle iyice haşlanır, etleri didiklenir. Makbul olan yerleri yanak, dil ve beyindir. Bazı söğüşçüler göz filan da ekler, hoşuma da gider aslında ama ne kadar çok yanak eti varsa o kadar iyidir, bence. Bu didiklenen etler kuru soğan, domates ve kıyılmış maydonozla harmanlanır.
Siparişlerimiz 15 dakika içerisinde masadaki yerini aldı, ancak masada kalmaları o kadar uzun sürmedi tabii. Kokoreç çok güzel kızarmıştı ve doğrandığı boyut gayet iyiydi. Söğüş de çok tazeydi, kıvamında haşlanmış ve kimyonu bolca eklenip etin tadını daha da iyi ortaya çıkartmıştı.
Fiyatlar gittiğim başka kokoreç ve söğüşçülere oranla 1-2 TL daha fazlaydı. Ancak böylesine tarihi bir yerde bu kadar lezzetli yiyeceklere değer diye düşünüyorum. Bakalım Sömestr’da sonraki durağımız neresi olacak? Görüşmek üzere!
Müge LÜBİÇ