Selam sevgili gastronotlar! Bu yazımızda dönemin ikinci ve son gezisi olan “Gaziantep” gezisini anlatmak istedik.
22 Nisan,bir cuma akşamı, 18 kafadar Antep yemeklerini ve kültürünü keşfetmek üzere çıktık yollara.
1.GÜN
23 Nisan sabahı, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil olan Antep’e adımımızı attık, otele eşyalarımızı koyduktan sonra meşhur katmeri yemek üzere yola çıktık. Katmerin Güneydoğu Anadolu bölgesinde Antep fıstığıyla yapılan bir tatlı olurken; Ege bölgesinde tuzlu bir hamur işi olduğunu öğrendik. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Katmerci Zekeriya Usta’da ustalarımızın incecik açtığı hamur içinde kaymaklı, tereyağlı, bol antep fıstıklı, şekerli, taş fırında pişmiş, çıtır çıtır katmeri yiyerek kutlamaya başladık.
Ustalarımız katmer hamurunu incecik açarak işe başlıyor.
Kestiğimizde içinden akan bol kaymağı,ısırdığımızda da farkına vardığımız çıtırlığıyla Gaziantep katmeri gönlümüzde taht kurdu.Güne böyle bir tatlıyla başlamaya alışkın olmasak da iki sabah da bayıla bayıla katmerleri mideye indirdik.
Sonra rotamızı Gasturder-Gaziantep Gastronomi ve Turizm Derneği’ne üye olan Emine Göğüş Gaziantep Mutfak Müzesi’ne çevirdik. Atölyemizi gerçekleştirmek üzere tüm hazırlıklarını yapmış olan şeflerimizle kısa bir sohbet ettikten sonra kolları sıvadık ve başladık yemek yapmaya.
Çok yardımsever, bilgili ve kültürlü şeflerimizin de yardımıyla,kocaman mutfaklarında (aynı zamanda burada Antep halkına aşçılık dersleri verildiğini öğrendik), hepimiz bir işin ucundan tutarak, çok keyifli bir atölye gerçekleştirdik.
Sonuçta;
-Malhıta köftesi-normalde mercimek köftesi olarak bildiğimiz ancak içine Antep’e özel malzemelerin eklendiği
-Pirpirim aşı-içinde mercimekten sumak ekşisine kadar bir sürü maddenin bulunduğu yöresel bir çorba (semizotuna Antep’te pirpirim deniyormuş)
-Alenazik-bizim alinazik olarak bildiğimiz yoğurtlu, patlıcanlı, kıymalı bir kebap
ortaya çıkardık. Ek olarak şeflerimizin bizim için hazırladığı soğuk ayranaşı çorbası ve enfes sütlü bir tatlıyı da upuzun, mükemmel bir sofra eşliğinde bayıla bayıla yedik.
Keyifli atölyemiz ve yöresel lezzetlerin ardından yemeğe biraz mola verelim ve Antep’in tarihine göz atalım dedik. Göğüş ailesinin tarihini, tarihi eserler ve Antep hamamını gördükten sonra sıra Antep Kalesi’ne geldi.
Burada tarihi bir yolculuğa çıktıktan sonra kahve molası verelim dedik ve kendimizi tarihi Gümrük Han’da bulunan Kahveci Seddar Bey’e attık. İlgimizi Osmanlı dibek kahvesi çekti ve hemen siparişimizi verdik. Özelliği fincanın yarısının açık kahverengi yarısının koyu kahverengi oluşu ve dibek denilen taşlarda dövülerek elde edilmesiydi. Kahvenin her iki tarafından birer yudum aldığımızda farklı tatlar aldık ve keyfini çıkardık. E tabi kahveden sonra fal bakmasak olmazdı; hemen fincanlarımızı kapattık, soğuduktan sonra fallarımıza baktık ve devam etmek üzere yola koyulduk.
Biraz soluklandıktan sonra Bakırcılar Çarşısı’nı ve envai çeşit yöresel baharatlar,kuru dolmalıklar ve hediyelik götürülebilecek yiyeceklerin bulunduğu Almacı Pazarı’nı gezdik.
Almacı pazarından kuru dolmalıklar
Bir kısmımız çok yorulmuştu ve otele dinlenmeye gittiler. Biz geri kalanlar ise zamanı yöresel tatlar denemeye ayırdık ve yol üstünde, Çıtır Lahmacun Salonu’nda Antep lahmacununda karar kıldık. İncecik, çıtır çıtır hamuru, bol malzemesi ve bizim yuvarlak şekilde yediğimiz lahmacunlardan farklı, yassı şekilde getirilen lahmacunun yanında közlenmiş patlıcan ve yeşillikler de servis edildi. Ne kadar doğru bir seçim yaptığımızı tadı damağımızda kalan lahmacunlardan anladık.
Ardından biraz dinlenmek için bir park bulduk ve biraz uzanarak tadını çıkardık. Oturunca ne kadar yorulduğumuzu anladık ve biz de diğer arkadaşlarımızın yanına, otele dinlenmeye gittik. Birkaç saat dinlendikten ve midemizdekileri biraz sindirdikten sonra akşam yemeği için dışarı çıktık. Antep’in meşhur restaurantlarından İmam Çağdaş’ta enfes kebaplar yedikten sonra; günü Antep’in nadide cafe/publarından birinde sonlandırdık.
İmam Çağdaş’tan karışık kebap
2.GÜN
Antep’teki ikinci ve son günümüzde, güne Antep halkının sabahları içtiği Beyran çorbasını içerek başladık.Kuzu gerdan, pirinç, tereyağı, sarımsak, kırmızı biber ve karabiberle yapılan biraz kalorili yöresel çorbanın tadı enfesti; fakat bizim sabah kahvaltıda alışık olmadığımız türdendi. Antep’in popüler restaurantlarından biri olan Metanet Lokantası da bu konuda oldukça başarılıydı.
Çorbalarımızı içtikten sonra aynı lokantanın katmercisinde de enfes katmerleri yemeden duramadık.
Metanet katmercisinde ustalarımız incecik hamuru açarken
Antep’i keşfetmek için düştük tekrar yollara. Gaziantep Kendirli Kilisesi,tarihi dış cephesiyle ilgimizi çekti; fakat artık kilise olarak kullanılmadığını, restore edildiğini ve konferans salonu olarak kullanıldığını öğrendik.
Antep’in tarihi sokaklarında yürüyüp, Tarihi Oyuncak Müzesi’ne ulaştık. Cafede soluklanıp bir şeyler içtikten sonra müzeyi turlamaya başladık. Ülkeleri temsil eden bebeklerden, yapılan ilk tarihi oyuncaklara kadar zengin bir arşiv vardı.
1930da yapılan ilk Mickey Mouse oyuncağının bir kopyası
Hemen yanında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eşyaları ve savaş zamanından kalma malzemelerin bulunduğu müzeyi gezdik.
Atatürk’ün Antep’e geldiğinde yattığı yatak
Müzenin avlusunda fotoğraf çekimi olan bir geline rastladık ve çiçek yakalama macerasına biz de dahil olduk.Müzenin güzelliğinin yanında bir de böyle bir anıya sahip olmuş olarak yolumuza kaldığımız devam ettik
Tarihi Bey Mahallesi’nde bol bol fotoğraf çekindik ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin bize temin ettiği otobüsle, biraz uzakta olan Ehil Kebap-Döner’de ciğer dürüm ve içli köftelerimizi yedikten sonra merkeze geri döndük.
Tarihi Bey Mahallesi
Ehil kebap-döner
Bir tatlı molası verelim ve meşhur Antep baklavalarından tadalım dedik, attık kendimizi Hacı Usta Baklavaları’na. Bütün baklava çeşitlerinin bulunduğu, karışık tatlı tabağını afiyetle yedik ve mini tadım etkinliği yapmış olduk 🙂
Grubun bir kısmı Antep’i keşfetmeye devam ederken, bir kısmı dinlenmek için bir yer aramaya başlamıştı bile. Güzel bir atmosferi olan Tahmis Kahvesi’nde Menengiç kahvelerimizi yudumlarken diğer arkadaşlarımız da aramıza katıldı.
Biraz sonra parka gidip,çimlere uzanarak dinlenmeye karar verdik. Oyunlar oynadık, güldük, eğlendik ve gidecek olmanın buruk hüznü sardı içimizi.
Gitmeden son kez yöresel bir akşam yemeği yiyelim dedik ve Aşina Gaziantep Mutfağı adlı lokantada kebapların tadını çıkardık.
Yeni dünya kebabı
Buruk bir şekilde otelimize gidip, eşyalarımızı aldık ve Ankara’ya gitmek üzere yola koyulduk. Böylece Antep gezimiz bol yemeli, içmeli, gezmeli, eğlenmeli, gülmeli bir şekilde son buldu. Yeni dönemde; yeni tatlar tatmak, kültürlenmek, eğlenmek, gülmek üzere bir sonraki gezimize kadar afiyetle kalın!
TEŞEKKÜR
Başta Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olmak üzere,bizi en iyi şekilde ağırlayan Burak Hotel’e,bize en iyi şekilde hizmet eden adı geçen bütün mekanlara ve Antep esnafına çok teşekkür ederiz!
Doğa Yalçın